2009-08-20

Slayeeeeeer!

Slayer mı? O da nereden çıktı demeyiniz, zira şöyle ki; Alexander Hacke'nin istanbul semalarında dolaştığı günlerde oturup sohbet edip içkilerimizi içtiğimiz akşamların çoğunda mevzu Einstürzende Neubauten'den çıkıp Hacke'nin o anki projelerine oradan Almanya müzik camiasının üzerinde biraz dolaştıktan sonra dönüp dolaşıp Slayer'a geliyor da o yüzden Slayer... Hamurunda punk bir durum var Slayer'ın o sanırım zaman zaman çekici gelen...
Geçtiğimiz aylarda Babylon'da Bant dergisi tarafından düzenlenmiş Alexander Hacke / Danielle De Picciotto - Ship of Fools etkinliğinin ardından yine bu akşamlardan birini yaşadık ve yine laf dönüp dolaşıp Slayer'a geldi. Ancak bu sefer konuya Hacke'nin eşi, daha önce Einstürzende Neubauten - on tour with neubauten.org adlı belgeselin çekimlerinde birlikte kayıtlar yaptığım, Love Parade'in mucidi, berlin underground sanat dünyasının önemli isimlerinden güzel insan Danielle De Picciotto dahil oldu ve Hacke'nin Tom Araya ile tanışma anını anlattı... Hacke'nin kendini nasıl da çocuk gibi hissettiğinden ve heyecanından bahsederken Hacke'nin kahkahalarla aslen anlatılandan daha çok heyecanlandığını ifade etmesi ile Slayer mevzumuz daha da komik yerlere doğru yol aldı. Şahsen ben de Blixa Bargeld ile ilk karşılaştığımda kendimi 10 yaşında, bir yirmi boyunda, elim kısa şortumun cebinde, içindeki meşe ve gazoz kapaklarının sayısına sevinen bir çocuk gibi hissetmiştim...
Sonra farklı bir zaman diliminde, bir Neubauten konserinde en önde Dave Lombardo'yu gördüğünden ve o anki hislerinden bahsetti Hacke... Rakılar devrildi Japon gazeteci istanbulda o gece nerede kim çalıyor konusunda bize parmak ısırttıracak detaylar verdi, japon dansöz istanbul seyahatinin nedenini anlattı, bir diğer japon kızcağız ilüstrasyonlarını kendisinin gerçekleştirdiği muhteşem bir "japonlara türkiye rehberi" gösterdi vs. gece sona erdi (bu ilüstrasyonları Bant temmuz-ağustos sayısında görebilirsiniz). Büyük bir ihtimalle yaz sonunda berlinde bir Slayer muhabbeti daha dönecek...

Hacke ile en iyi Slayer albümünün Reign in Blood olduğu düşüncesinde hemfikiriz... Günün iş yoğunluğundan bunalıp iki dakikada bulup download ettiğim, yıllardır dinlemediğim Reign in Blood'ı dinledim bugün... Kesinlikle en iyi Slayer albümü bu olsa gerek... Hoş South of Heaven sonrası albümlerini pek bildiğimi, dinlediğimi söyleyemem, bir albüm daha hatırlıyorum sanki South of Heaven sonrası.. Seasons in the Abyss'miş ama ismini bile hatırlayamadım wikipedia'ya baktım.. Daha sonrasını ise hiç bilmiyorum diyebilirim. Ama Reign in Blood 20 yıl önce dinlerken düşündüğüm gibi harika bir albüm... Ve hatta Yuh!

5 yorum:

aslı hayvanı dedi ki...

hey gidi...
gençlik işte. şimdi headbang yapmaya kalksak kuluncumuz aarır, migrenimiz tutar, boyun fıtığımız pörtler.

headcleaner dedi ki...

o kadar da değil yahu... geçtiğimiz günlerde Nine Inch Nails izlerken kopmuş bir pogo'nun rotasında durduğumu fark ettiğimde çok geçti... pogoya uymazsan ezilirsin diye düşünerek zıplayan hoplayan kalabalığın içinde ayaklarımı yerden kestim... yorucu olsa da eğlenceli bi numara... tabi bir de beastie boys konserinde eeeen önde dikilirken kopan pogo var, ayağı kırılanlar falan vardı... onlardan mümkün mertebe uzak durulması lazım, malum bu yaşta kemikler kolay kaynamaz filan:p

aslı hayvanı dedi ki...

çocuuum şu konserin sesini kısamaz mısınız acık? başım götürmüyor. :P

Loreathan dedi ki...

Hiç bir zaman eskimiyor Slayer'ın müziği, onun gibisi gerçekten de yok piyasada. Adamlar tam bir Diablous in musica:D

Adsız dedi ki...

kesinlikle en iyi slayer albümü undisputed attitude'dur.
nokta.
zizuv

Heliantus Annus

Su perisi Clytia, Apollo'ya ölesiye aşıktır. Apollo ise Leucothea'ya aşık olduğundan beri onunla ilgilenmemektedir. Clytia, Apollo...